Sayfalar

Translate

24 Mayıs 2013 Cuma

Hapis...




Demir parmaklıların ardında ,
Hapishanenin en ücra köşesindeydi bedenim.
Kendi sefil halime acırken,
"İçim acıyor" dedi çok tanıdık bir ses...
İster istemez hafifçe güldüm,
Derin bir nefes aldım,
Dinlediğini biliyordum,
"Sadece senin mi " dedim?
Hafifçe gülümsediğini anımsıyorum,
"Sadece ikimizin" dedi...
Ciddileşmişti suratım,
Hissettiğini biliyordum...
"Ölüyorum" dedim.
"Sadece sen mi" dedi?
İkimizde gülümsedik,
"Sadece biz" dedik...
Derin bir demir kokusu kapladı,
Kimsesiz hüclerelerimizi...
Akıyordu acımasızca kan!
Gözyaşlarımızla süslenerek...
Kah kırmızı, kah şeffaftı yerlere dökülenler.
İrkilmemize sebep olan,
Derinden gelen acımasızlığın sesiydi!
"Sadece siz mi" dedi?
Ve kahkalarla güldü...
Biz, birbirimizden ayrı;
Yapayalnız hücrelerimizde,
Titredik, titredik, titredik...

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Oyuncak mı sandın?



Öyle bir söz ki,
Çağlasın feryatların,
Dökülsün gözyaşların,
Sanma ki unutulacak yaptıkların!
Aksa da gözyaşların,
Dinmeyecek çığlıkların...


Öyle bir söz ki,
Yıkılsın toprakların,
Savrulsun sözcüklerin,
Sanma ki affolacak yaptıkların!
Aksa da gözyaşların,
Çınlasın haykırışların...

Öyle bir söz ki,
Yansın yaşadıkların,
Sen cehennemi
Oyuncak mı sandın?

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Bana yalan söylediler...





Uyuyordun...
Gecenin karanlığına aldanmıştı gözlerin.
Parmak uçlarımda daldım odana,
Elimdeki mumu yerleştirdim çalışma masana,
Ve ateşe verdim fitili...
Loş bir ışıkta dans ederken karanlık,
Usulca serdim elimdeki kağıtları yere,
Ve iki kalem ile sigarayı koydum yanlarına,
Şimdi fark ettim sigaramız bile aynıydı...
Gülümsedim...

Uyuyordun...
Saatin durduğu düş diyarında,
Kıpırdanıyordu göz kapakların...
Bilgisayar masanın yanındaki duvarda duran,
Araba çalışmalı tablonun dibine serildim...
Mum ışığının aydınlattığı uykunu izliyordum
Ne görüyordun sevgilim?

Uyuyordum...
Uyuduğunu sanıyordu benliğim,
Gecenin zamansız diyarında
Mum ışığı saldırmış kendi odama açtım gözlerimi
Sen gelmiştin...
Kaç zamandır oradaydın diye geçirdim içimden...
Hemen kalkıp sana koşmak istedim,
Bilgisayar masamın sağ tarafındaki,
Duvarın dibinde oturmuş dikkatlice bana bakıyordun

Oturuyordun...
Sisli gözlerindeki o hafif çiğ damlasını gördüm
Gözlerin sabit yatağıma bakıyordu
Usulca sigaraya uzandın ve 
Yüzün ateşin kızıllığında aydınlandı
"Sen mi geldin sevgilim?" diye sordun bana
"Evet sevgilim" dedim ve yanaştım yanına

Gelmiştin...
Onca gün, gecenin karanlığına mahkum,
Senin sıcaklığına hasret,
Dokunmana muhtaç,
Yaşıyordum bu köşede...
Gözlerimin içinden yüreğime akıyordu
Yüreğin...

Gelmiştin...
"Bak" dedim kolumdaki saati göstererek
"Zamanın bildiğimiz dünyada tükendiği
Düşler diyarında sonunda buluştuk..."
Anlamadığını anlamıştım
Saatin saniye ibresi donup kalmıştı,
Olduğu yerde...
Ne ileri gidiyordu, ne de geri...

Gelmiştin...
Sigaranın fırtlarını paylaşmaya başlamışken,
Köşede kenarda sakladığım bira şişesini çıkarttım,
Bir yudum almıştım oysa ki...
Hemen çattın kaşlarını,
"İçme şu mereti!" diye çıkıştın bana
Sigaranın izmaritini şişenin içine atmanla
Asıldı suratım...
"Ya ne yapayım?" diye didişmeye kalkıştım
Ciddi ve aksi bakışlarında muziplik vardı
"Aşk iç sevgilim" dedin
Haklıydın..

İçiyordum....
Kana kana,
Doyamıyordum,
Kulaklarımızın ardında bir melodi,
Önce duraksadık,
Sonra süzüldü yaşlarımız...
Aniden doğdu güneş...
Ve biz eridik,
Yere serilmiş kağıtlarımızın üstünde...

Şarkı devam ediyordu,
"Bana yalan söylediler" diyordu
Gerisi sevgilim
Eridik...

14 Mayıs 2013 Salı

Uykum yok!



Uykum yok!
Ama kapanıyor gözlerim...
Karanlık gece!
Ne zaman aydınlık oldu ki?
Kurumuş çiçekler!
Yoksa ben mi solgunum?
Sahipsiz her hece!
Saçılıyor sayfalar,
Aydınlık sabah! 
Hiç siyah olmadı ki...
Esiyor rüzgar!
Zaten dağınıkken saçlarım,
Uykum yok!
Ne zaman oldu ki?


Ecel...


Korkuyorum...
Karanlık bu gece.
Yok! Yok öyle değil!
Çok karanlık bu gece...
Ne gözüm görüyor ellerimi;
Ne ellerim seçiyor bedenini...

Korkuyorum...
Karanlık bu gece.
Hangi düş'e düştün sen yine?
Haydi gel benimle,
Yürüyelim el ele,
Şu önümüzdeki ecele...

Dedim sana;
Çok karanlık bu gece!

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Tango...




Büyülü birer adım gibiydi sözcüklerimiz
Önceleri çekingen tavırlar sergiledi ruhumuz
Sanki tango yapıyordu düşüncelerimiz
Bir gece gözlerimizi kapadığımızda,
Bizim şarkımız çınlamaya başladı;
O renksiz, kendini kaybetmiş sokaklarımızda...
Metrelerce uzaktaki siluetlerimize bakıyorduk;
Gözlerimizdeki neyin ıslaklığıydı tam emin değilim şuanda
Şarkı gittikçe arttırıyordu ritmini...
Yüzünde kaçamak bir gülümseme gördüğüm anda,
Koşmaya başladık birbirimize
Sırılsıklam olmuştu düşüncelerimiz
Umurumuzda mıydı sanki... 
Ellerimiz kavuşmuştu nihayet 
Yağmur damlalarının altında
Müziğin doruğa ulaşmasıyla;
Gözlerimizi kenetlenmiştik birbirimize
Bir adım, bir adım daha derken
Dans ediyorduk meraklı bakışların ardında
Umrumuzda mıydı sanki?
Değildi!
Çünkü biz karşı karşıya,
Nefes nefese,
El ele,
Vücut vücuda,
Çılgıncasına dans ediyorduk...
Bir rüya gibiydi adımlarımız
Saçlarım savrulurken gözyüzünde
Damla damla izler bırakıyordu
Herkes bize, ben sana hayranken 
Bitti rüya...


3 Mayıs 2013 Cuma

Safi siyah...



Bir gece diyarında maviyi seyre dalmıştı gözlerim,
Öylesine güzel, öylesine şahaneydi ki
Öylesine güzeldi işte be...
Şimdi;
Gecenin safi karanlığında sigaramı ateşe verdim,
Ah o maviyi seyre dalan gözlerim,
Ah...
Yine mavi sanacaklar sevdiğim,
Varsın sansınlar, umurumda değil...
Ateşin kızıllığı gözlerimin ferini çalar şimdi,
Nefesim zehirli;
Saldım gecenin üstüne dumandan düşmanları
Bana seni getirirler sanmıştım,
Gece hala "safi siyah..."
Aklıma şimdiye çok yakın, geçmişe çok uzak bir zamanda,
Sorduğun bir soru takıldı...
Yaşam ile ölüm arasındaki çizgideyken düşlerim,
Yine sensizdi gülüşlerim...
Sensiz, mutsuz, hüzünlü
Ve yüzüme kara çalınmıştı tebessümler
Gözlerimi geceye kapatırken,
Kendi karanlığıma açılan düş diyarında
Seni bulurum sanmıştım;
Yine yoktun!